Ana içeriğe atla

KIR ZİNCİRLERİNİ

Kır Zincirlerini


Kır zincirlerini bu kez,
Fazla cesur olmasan da olur.

Anı yaşa,
Sonuç hüsran olsa ne olur.


Yağmuru hisset bu defa,
Sırılsıklam kalsan da olur.

Çek soluğunu ta ciğerlerine,
Son nefesin olsa ne olur.

Git bu defa,
Geri dönüşlerin olmasa da olur.

Sev bir kere,
Sevilmesen ne olur.

Söyle bu kez,
İşitmesen de olur.

Gül sen,
Sonra ağlasan ne olur,

Kır zincirlerini bu kez,
Bir defa düşsen de olur...

                                       Büşra GÜRBÜZ

(Kır zincirlerini hepimize yazıldı bu şiir.Sanki zincirlerin acıtmadı mı bu kadar seni.Hakkın değil mi hesapsızca dağıtıp gülüşlerini sınırsızca mutlu olmak.En iyisi mi kır sen zincirlerini...)

Yorumlar

  1. sus bir kere susmasan da olur ..Olur mu olmaz hadi kır bu kez bedenini saran zincirlerini ..Yüreğine sağlık ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorum için çok teşekkür ediyorum çok mutlu oldum 😊

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Evet fazla uğraşmadan kıralım gitsin :):)

      Sil
  3. evet evet kıralım gitsin şu zincirleri..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıralım gitsin :))) insan özgür olmalı...

      Sil
  4. dün yok yarın yok bugün var. bugün kıralım o zaman :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone güzel insan evet yaşadığımız bugün var sadece bugün kıralım zincirleri :)))

      Sil
  5. Umarım kırılmamakta inat etmezler :D

    YanıtlaSil
  6. Seni takip ediyorum ama kontrol paneline bütün yayınlar düşmediği için paylaşımını görmemişim canım. Şiirini çok sevdim. Hele bu zamanın insanında daha çok zincir var. Birinden kurtulsa diğerine yakalanıyor. Ne diyelim inşallah kırarır zincirlerimizi :) ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim çok mutlu oluyorum bu yorumlarla umut oluyor bana...:)))

      Sil
  7. Kıralım o zaman arkadaşım ☺ yüreğine kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Can arkadaşım kıralım ya. Hem de birlikte 😉

      Sil
  8. Yeni yazılar yok mu? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kpss sınavına hazırlanıyordum bu yüzden bloga vakit ayıramadım. İnşallah yarından sonra devam...

      Sil
  9. Tatlı bloğunu takibe aldım artık burdayım 😊 banada beklerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Hoş geldin ben de ziyaret edeceğim bloğunu...:))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medya Kabadayıları, Klavye Delikanlıları (!)

  İnsanlar konuşmayı çok seven varlıklardır. Konuşma kabiliyeti insana verilmiş, haliyle insan da son harfine kadar kullanır bunu. Düşünen varlık olarak yaratılan insan düşünmez ama. Konuşmaya gelince heheeyy mangalda kül bırakmaz. Yani insan her zaman olduğu gibi burada da işine gelen kısmı alır, geri kalanını halı altına süpürme yapar.   Şimdi her yere de ulaşmıyor mu elleri, iyice yandık. Geçiyor klavyenin başına, hiç tanımadığı insanlara yağdırıyor. Bazen terbiyesizleşiyor ama yazmak hakkı. Konuşacak illâki sesli olmasa da, zehriyle yakacak birinin canını.   Öyle adamlık, hanımefendilik, sözüm ona delikanlılık sığındığın bilgisayar ekranının arkasından olmuyor. Yüreği olan, insan olan yapmaz bunu. Neymiş efendim o fotoğrafı atabiliyorsa, bu yazıyı yazabiliyorsa, böyle de yorumu hakkedermiş. Saygı çerçevesinde her yorum, eleştiri kabuldür. Buna lafımız yok. Hiçbir zaman olmadıda. Ama yazık size. Hiç var olmamış gibi yaşayıp, hiç var olmamış gibi ölece...

KALEMİM

  KALEMİM   Hani bazen sen yazmak istemezsin. Kalem gelir defterin başına. Öyle bir gün işte. Gün geceye dönmekte.   Kalem dans etmeye başlıyor bu vakitlerde. Ben izliyorum dansını. Nasıl minnettarım kalemime. Atlı bir asker gibi daima dik. Her an savaşa hazır.   Hiç bırakmıyor beni  sağ olsun. Oda giderse yaşayamam. Hayatla aramdaki ince bir bağ gibi. Hem kopmaya çok yakın. Hem de hiç kopmayacak  olan bir bağ.   Kimler bırakmadı ki, gitmedi ki ve geri gelmedi ki...Kalemim bırakmadı. "Yaz" dedi bana. Dağıt kelimelerini. Kokunu saç satırlara. Cümleleri bağır çağır boş kağıtlara. Oku yazılanları. Ve sen tamamla eksik kalanları.   Kalemim benim can damarım. Sanki var olma sebebim. Sanki Rabbim'de bana bunu vermiş.   Yolculuğa çıkmak gibi. Keşfetmek ve tanımak gibi. Anlamak yaşamın anlamını. Bilmiyorum ki. Bir sırrı bilmek gibi işte.   Ah bu hoyrat kalem nerelere götürdü beni. İçimdeki dehlizlere. Bilinmeyenlerime. B...

Hep Konuşan, Hiç Bilmeyendir...

    İnsanlar mı tuhaf hayat mı? İnsanlar mı zor hayat mı? Düşünceler mi kirli insanlar mı? Hayat mı kötü insanlar mı?   Şüphesiz "insan" derim. Hayatı, düşünceyi, oluşturan insandır çünkü.    Peki yaşamın gerçekliği mi ölümün gerçekliği mi?    Şüphesiz ölümün gerçekliği derim. İnsan tuhaf bir varlık. Hiç ölmeyecek gibi konuşuyor, yazıyor ve yaşıyor. Her şeyin ve ölümün hayırlısı olsun, insan hayatında.    Bakıyorum da insanlara kalıcı gibiler bu dünyada. Özellikle tam da kendi çağını yaşayanlar. Sanki geçmeyecek günleri. Sayılı nefeslerin, sayılı günlerin, kalp atışların sayılı; sayısız güvenin nedir kendine?    Herkes, her konuda konuşabiliyor. Bazen o kadar öfkeleniyorum ki cevap vermek istiyorum. Ama öfkeli cevap verirsem sadece kendimi haklı çıkartmak için konuşmuş olurum. Mühim olan ise doğrunun haklılığını ortaya koymaktır.    Mesela tarihimi çok seviyorum. Ama tarih üzerinden hiçbir zaman prim yapma...

KAYIP İLANIDIR…

   Kaç gündür diyete girmiş kalemim. Yazı diyetine. Bana kızdığından galiba. Bu ara böyle bana kızan çok. Kaç zaman oldu, çok bekledim kapısında. Ama o inatla yazmaya yeltenmedi. Dedim “Bak çok zayıflarsan daha yazamayız.”  hiç umursamadı beni. Hızlıca yüzüme çarptı defterlerin kapağını.   Bugün, bugün farklı bir şey oldu. Öleceğimi zannetti herhalde. Usulca elime vurdu. Ağlamak istedim ama ağlayamayacak kadar yorgun, gözyaşımı akıtamayacak kadar hissizdim.   Zor oldu kalemimi elime almam. Zor oldu kâğıdın başına oturmam. Çok zor oldu kayıp kelimelerimi bulmam. Zaten sınırlı sayıda olan dünya kelimeleri ile pek aram yok.   Velhasıl kelam geçenlerde yaşadığım kayıp olayını yazmaya niyetlendim. Tabi bu kayıp kelimelerle ne kadar yazılırsa o kadar yazmak istiyorum.   Ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum. Aciz bir hafızam var. Çoğu zamanda pek hatırlamaz zaten. Neyse ne zaman olduğunun bir önemi yok.   İşte bir gün yürüyorum. Kayıp ilan...

Koca Aptal

  İnsan bir döngü içinde yaşar. Gece-gündüze, kış-bahara, çocuk büyüğe, doğum-ölüme dönüşür. Yaprak toprağa karışır, tekrar yemyeşil açabilmek için. Bu döngüde geçer yaşamı insanın; ölümü unutup, zamanın farkına varmaması için.    Zaman avucumuzdan hızla akan kum taneleri gibidir. Ve çoğumuzun avucunu kapatıp, zamanı durduracak mecali yok. Geçip giden çocukluğumuzu kaybediyoruz. En güzel zamanlarımız geçmişin tozlu raflarına saklanıyor. En masum yanımızı kaybederken avcumuzu kapatmayı akıl edemiyoruz.    Akıl edemediğimiz başka şeylerde oluyor elbette. Mesela kötü insanların okuduğumuz hikayelerde, izlediğimiz televizyon programlarında var olduklarını sanıyoruz. Ama büyümek bize hiç uzakta olmadıklarını gösteriyor. Çocuk aklımızla bir şeylerin geçeceğine inanırken bazı şeylerin hiç geçmediğine şahit oluyoruz. Döngü bize öğretiyor; yaralanarak büyürsün, yaralarını saramadan ölürsün.    Aslında büyümek hepimizde aynı olmuyor. Bazılarımızın...