Yorgundu yolcu, yabancı gibi girdi kapıdan içeriye. Sıkıntılı görünüyordu. Gişeye yaklaştı. Sanki telaşlı mı neydi? Kaçar gibi sıkıntılıydı hali.
"Bir bilet, bir bilet cam kenarı değil, can kenarı olsun." dedi. Anlayışla gülümsedi karşısındaki. Ahh şu içine yolculuk edenler, ne de yorgun, ne de korkak, tuhaf ama bir o kadar da umutlu olurdu.
Bileti elinde, bir köşeye yaklaştı. Boştu yolculuk edeceği aracın tüm koltukları. Ne tuhaf aracı sürende yoktu. Böyle olur içe yolculuklar; yolcusu da, hostesi de, aracı kullanan da sen olursun. Kabullenişle kapadı gözlerini. Ne o bir iki damla yaş mı aktı gözlerinden? Sanki dudaklarında bir gülümseme mi vardı? Ya da, ya da bu çelişki umut demek miydi?
İlerlerken yolculuğunda tökezledi bir an sarp kayalara gelmişti, dik yokuşlara, bir yanı güllük gülistanlık kumsallara. Tanıdık bir havası vardı. Tanıdı da tabelada "Çocukluğun" yazıyordu. Rakım, nüfus, km... bunlar yoktu. Dökülen gözyaşı, atılan kahkahalar, çocukluğun tertemiz dünyasının sınırsızlığı, umudun uçsuz bucaksızlığı, kırılan hayaller... bunların hesabı yapılmıştı.
Bir çocuk yaklaştı, yanına tanıdık. Tuttu kendi ellerinden "Gel" dedi. Gitti. Ağlayan çocuğun gözyaşlarını sildi. "Ağlama" demedi. "Bu son, bir daha üzülmeyeceksin." demedi. Kandırmak istemedi kendini. "Ağla" dedi. "Ağla, ağla emin ol geçecek, yine güleceksin, kalıcı değil hiçbir acı." dedi.
Başka yönde sessiz bir çocuk vardı. Yabancı gibi, çocukluğunu benimseyememiş gibi. Tanıdı onu Yolcu tanımaz mı. Umudu kırılmış, arka plana itilmiş, özgüveni darma duman edilmiş kendisiydi. Yanına yaklaştı, çocuk garipsedi onu. Uzaklaşmak istedi. Yolcu tuttu ellerinden ve gözlerinin ta içine bakarak: "Yapabilirsin, başarabilirsin. Düşeceksin elbet, en dibe hatta, yanında kimseler olmayacak, yüzde çevirecekler sana, Takılma inancın varsa başarabilirsin. İşte bunu bil, bunu unutma." dedi.
Başka bir çocuk nasılda mutluydu. Hesapsızca savuruyordu kahkahalarını gökyüzüne. Doğa durur mu hiç; ya rüzgarıyla saçını okşuyordu, ya güneş ışıklarıyla kalbini ısıtıyordu. Yolcu yanına yaklaştı. İzledi onu "Nasılda mutluymuşum. Nasılda almamışım dünyanın yükünü sırtıma hamal gibi." dedi. Bir "Aferin" çekti kendine. Çocuğun yanına yaklaşıp "Heybemde mutluluk kalmamış, benim zamanımda ki insanlarda hiç yok. Bir parça verebilir misin? dedi. Çocukluğun cömertliği, büyüklüğün büyük cimriliğine kocaman bir nanik yaptı. İlk olarak Yolcunun kalbini okşadı. Sevgisini verdi, kocaman bir gülümseme verdi. Açtı heybesini herkese yetecek mutluluğu verdi. Ve Yolcuya gülerek; "Yahu içinizde ki mutluluk size de çevrenizdekilere de yeter. Neden oraya bakmıyorsunuz ki." dedi. Yolcu mesajı almıştı. Sarıldılar birbirlerine. Yolcu "Tamam, tamam içime bakacağım. Etrafımdakilere de öneririm." dedi. Umutsuz muydu sanki? Yok yok değildi. İnanç varsa umut vardır.
Şiddete maruz kalan bir çocuk gördü. Sevgisizlik şiddetine. Fiziksel şiddetten daha çok acıtır bu. "Seni seviyorum." dedi. Avazı çıktığı kadar bağırdı; "Seeeeennnniiiii sevvviiiyooooorrrruuummm." Çocuk güldü, Yolcu güldü. Çocukluğun siyah beyaz evrenine gökkuşağının renkleri dağıldı.
Yolcu cesurdu ki çocukluğunu gelebilmişti. Kendini sevdi. Tekrar gelmesi gerekecek bildi. Gözlerini açtı. Etrafındakiler sanki söz birliği etmişçesine hiç bir şey demedi. Ama bakışlar manidar; "Helal olsun", "İşte bu", "Göster kendine kim olduğunu", "İşte böyle seveceksin kendini" diye bağırıyordu bakışlar.
Gözleriyle teşekkür etti. Girdiği kapıdan çıktı. Ne zaman gelmişti, bilmiyordu. Gece mi olmuştu, gün mü doğuyordu. Yazdı sanki ama yolcuyu çarptı rüzgar. Sırtını sıvazladı "Aferin sana" dedi rüzgar. Rüzgar, bu rüzgar tanıdık geldi yolcuya. "Sağ ol." dedi tüm içtenliğiyle.
Yolculuğu başlamıştı içine, bitmeyecekti artık yolculuklar. Nice yolcular geçecekti bu yollardan. Her daim kazanacaklardı.
Yolcu dünyaya göre karanlığa kendine göre aydınlığa yürümeye başladı. Kendini sevdiğini hatırladı. Kendini hatırladı. İnancı vardı. İnanç varsa umut her daim var olmaya devam edecekti. Bağırdı. Duydu kimileri "Tamam bu bizim delilerden." dedi. Kendini akıllı sananlar garipsedi.
Yolcu umudu olanlara selam çaktı. Yolculuğunu okuyanlara, dinleyenlere teşekkür etti.
"Ve sadece, sadece umudu olanlarla yeni yolculuklarda görüşürüz." dedi.
Umudu olanlara selam olsun...
"Yolcu "
"Bu yazı bize yazıldı. İçimizde ki kocaman biz ordusuna. Mutlu olmak istiyorsak ilk onları mutlu etmeli, akan gözyaşlarını silmeliyiz. Misafir olmalı arada bir çaylarını içmeliyiz. Atmamalıyız kendimizi kör kuyulara kimsesiz bırakmamalıyız. Çocukluk kurtarılmayı bekliyor tüm çırpınışlarıyla. Ne olur bir gülüşü çok görmeyin kendinize. Okursanız eğer bir kere gülümsemeden ayrılmayın bu sayfadan. Tüm içten sevgilerimle, içinizdeki çocuğa selam olsun..."
"Aşkı Zikreden Yazar"
Başlığın büyüsüne kapılıp geldim. Ve çok beğendim yazınızı. Tebrikler...
YanıtlaSilHoş gelmişsiniz :)) çok teşekkür ederim. Beğendiyseniz ne mutlu bana...:))
SilBize yazılmış en güzel yazılardan. Böyle destekleyici cesaret verici yazı. Umuda yol olan naif yazılardan. Öğüt veren cünlelerini aldım kendime uygulamak için 🌹🌹
YanıtlaSilYaaa cansın sen :))) nasıl mutlu ettin beni bu güzel yorumunla :))
SilYazınız cok güzeldi, sizi takipteyim, bana da beklerim
YanıtlaSilhttps://gezgiccift.blogspot.com/
Teşekkür ederim. Ziyaret edeceğim bloğunuzu...
SilYüreğinize sağlık. Çok ihtiyacım olan ve bana ilaç gibi gelen bir yazı oldu. Favorilerime ekleyeceğim. :) Benim de böyle bir yolculuğa çıkmam gerek... Umarım geç olmadan çıkabilirim...
YanıtlaSilEvet çok ihtiyacımız var bu yolculuğa. Bu güzel yorum için çok teşekkür ederim. Mutlu ettiniz beni, sevgiler...
Silİçimdeki çocuk selamını aldı yavrum. Ne kadar güzel bir anlatıydı. Çok beğendim.
YanıtlaSilİçine doğru sık sık yolculuk yapanlardan biriyim. Aslında çocukluğum iyi geçmedi ama hâlâ umutlu o. Hiç yitirmedi, hep başını okşarım onun.
Sevgilerimle Büşra:)
Çok teşekkür ederim :))) O kadar belli ki onu hiç kaybetmediğiniz. Sevgiler Ece Ablam :))) Nasıl mutlu oldum yorumunuzla...
SilBazen insan kaçar kendinden bile. Ne mutlu kendine yolculuk yapabilenlere...
YanıtlaSilçok etkileyici bir yazı. kaleminize sağlık :)
Çok teşekkür ederim :)) Ama bazen de kendimizden başka gidecek yer olmuyor. O yüzden içimize çok daha fazla özen göstermeliyiz değil mi:))) Sevgiler :)))
SilYüreğine sağlık bizide bizden alan bir yazı oldu
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Biz bizi de getirir inşallah :)
SilÇok güzel yazıyorsun Büşra gürbüz, kalemine ve de yüreğine sağlık ;)
YanıtlaSilYaa çok teşekkür ederim, böyle düşünmeniz çok mutlu etti beni :))) Sevgiler...
SilGeldim. Okudum. Beğendim. Feyzaldım. Şuurlandım. Gidiyorum. Teşekkür ederim. Yine gelirim.
YanıtlaSilSevgili Profösör çok teşekkür ederim bu güzel yorum için :))) Gülümsettiniz :))
Silkıyamaaaam eveet en önemli yolculuk buuuuu. o yolda bol bol da temizlik yapmalııı. otları çöpleri temizlemeliiii heo temiz olsun yol :)
YanıtlaSilEvet Deep çok haklısın tertemiz olmalı o yol elimizden geldiğince :))
SilCan kenarı :)) Acıların geçici olduğunu kendimize hatırlatmalıyız sürekli, ben bazen unutuyorum..
YanıtlaSilBen de ben de :)) unutuyorum bazen. Sonra en çok ben üzülüyorum...
SilDuygulara dokunan blogunuzu yeni keşfettim ama artık takipteyim, bize de bekleriz,
YanıtlaSilhttp://hedefbodrum.blogspot.com.tr/
Ne güzel duygulara dokunabiliyorsa yazılanlar, teşekkür ederim...
Silİçimde birden fazla çocuk olduğunu düşünüyorum bazen. :) Hepsinin de size selamı var. Kaleminize sağlık, çok keyif verici güzel bir yazıydı. :) Sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim benden de çokça sevgiler her birine :))
SilGüzel yorumunuz mutlu etti beni :))
Barış Manconun 'Benden Öte Benden Ziyade' sarkisi nin ve Yunus Emre hz. nasihatlerini animsatan yazınız çok güzel. Sanat da zaten tüm disiplinleriyle tam da bunun değil mi?
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim anlamı yorumunuz için. Eğer bunları anımsattıysa ne mutlu bana...
Sil