Ana içeriğe atla

Hayat Bu...


                                                      Hayat

  Hayat nedir bilir misiniz? Hayat  yaşadıklarımızdan,  yaşamadıklarımızın; 
yaptıklarımızdan,  yapmadıklarımızın; istediklerimizden,  istemediklerimizin kısacası olanlardan,  olmayanların çıkarılmasıdır.Sonuç ise hayatımızdır.Kimi zaman eksiye düşer,  kimi zaman artı da kalırız. Kimi zaman kocaman bir sıfırız.
  Böyledir işte git-gel yaşar, düşer-kalkar yaşarız. Sonuç olarak biz oluruz. Her yara bize anlam katar, her başarınında kattığı gibi. Yani önemli olan aldığımız yaralar ya da elde başarılar değildir. Yaşadıklarımıza bakış acımızdır. 
  Tecrübe bu ya, acı ya da tatlı. İnsan bu ya en çok acıda aklı. Kalk ayağa insan sen acılarınla da insansın. Çaresiz misin sanki? Değil mi ki O hepimizin Rabbi? 
  Böyle işte takılıp kalmamalıyız. Hayata geldiysek eğer ölene değin canlı yaşamalıyız. Olmasaydı yaşayacaklarımız  elbet yaratılmazdık. 
  Şimdi elimizden gelen yaşadıklarımızı, yaşamadıklarımızı inkar etmeden biz olmalıyız. Yani ne yapalım olmadıysa, ne yapalım düştüysek. Yani nedir yanlış kararı verdiysek. Önemli olan kötü olmayalım. Kötüyü yol etmeyelim. 
  Düştüysek kalabiliyor muyuz? Ellerimizi açıp dua edebiliyor muyuz? Tamam, Rabbim hâlâ kalkıp devam etmemizi istiyor. Sıkılma, üzülme, kalk ayağa, dayan Rabbi'ne. 
  Budur işte hayat. Ne eksiye düştüğünde derde gark olmak, ne artıda kaldığında tepeden bakmak. Ne de sıfır olduğunda kendini bitik, hedefsiz, kimsesiz sanmak. 
  Gönüldaşlar, gönle dostlar lafı fazla uzatmayayım. Hayatın matematiğin de daha fazla yapmayayım. Siz siz olun, daima kalbinize, vicdanınıza bakın. Işık varsa korkmayın. Daima ışığınızı koruyun, o ışık ruhunuzdur, çocuk yanınızdır. Hayatın karanlıklarına o ışığı tutun. 
  Ve sevgili matematik hocam Cem hoca, matematiği seviyoruz ama sözle yapılan matematiği, kalpten geçeni. Sözle haşır neşir olmuşuz. Sayılara vurunca işi bocalıyoruz işte. Matematiği sevmediğimizden değil. Sayılara vurgun olmadığımızdan yani. 
  Sevgidir dostlar, gelişimiz sevgi olmuş, gidişimiz de sevgi olsun. Sevgiyle kalın Gönüldaşlar, gönle dostlar. . . 
 
                                                                                                                  "Aşkı Zikreden Yazar"

Yorumlar

  1. İman ve tevekkül sosyolojiye de, psikolojiye de iyi geliyor değil mi :) Eline sağlık Büşra hatun ❤

    YanıtlaSil
  2. Yanıtlar
    1. Faydalı olmuşsa ne mutlu bana.
      Teşekkürler...:))

      Sil
  3. Bukowksi der ki ''Dibe vurduğunu sanıp bir dip daha keşfedebiliyordu insan.''
    Ben de ona ve sana katılıyor ve diyorum ki ne kadar kötü durumda olursak olalım daha kötüsünün de olabileceğini düşünüp ayağa kalkmalıyız.
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çokk teşekkür ediyorum güzel yorumunuz için ne güzel demişsiniz...:):)

      Sil
  4. Hz. Allah'a olan inancımız varken umutsuzluğa düştüğümüz oluyor. İnsan acziyeti işte. Bu da normaldir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle gerçekten düştüysek kalkarız yeter ki inancımız olsun.İnsan inancı kadar anlamlı...

      Sil
  5. Hayat işte her haliyle karşımız da içimizde dışımız da benliğimizde
    Ne eylerse Rabbım güzel eylesin inşallah Emeğine sağlık güzel bir anlatım olmuş Sevgiler selamlar olsun ...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyy çok teşekkür ederim. Nasıl mutlu ettiniz beni.
      Sevgiler...:)))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medya Kabadayıları, Klavye Delikanlıları (!)

  İnsanlar konuşmayı çok seven varlıklardır. Konuşma kabiliyeti insana verilmiş, haliyle insan da son harfine kadar kullanır bunu. Düşünen varlık olarak yaratılan insan düşünmez ama. Konuşmaya gelince heheeyy mangalda kül bırakmaz. Yani insan her zaman olduğu gibi burada da işine gelen kısmı alır, geri kalanını halı altına süpürme yapar.   Şimdi her yere de ulaşmıyor mu elleri, iyice yandık. Geçiyor klavyenin başına, hiç tanımadığı insanlara yağdırıyor. Bazen terbiyesizleşiyor ama yazmak hakkı. Konuşacak illâki sesli olmasa da, zehriyle yakacak birinin canını.   Öyle adamlık, hanımefendilik, sözüm ona delikanlılık sığındığın bilgisayar ekranının arkasından olmuyor. Yüreği olan, insan olan yapmaz bunu. Neymiş efendim o fotoğrafı atabiliyorsa, bu yazıyı yazabiliyorsa, böyle de yorumu hakkedermiş. Saygı çerçevesinde her yorum, eleştiri kabuldür. Buna lafımız yok. Hiçbir zaman olmadıda. Ama yazık size. Hiç var olmamış gibi yaşayıp, hiç var olmamış gibi ölece...

KALEMİM

  KALEMİM   Hani bazen sen yazmak istemezsin. Kalem gelir defterin başına. Öyle bir gün işte. Gün geceye dönmekte.   Kalem dans etmeye başlıyor bu vakitlerde. Ben izliyorum dansını. Nasıl minnettarım kalemime. Atlı bir asker gibi daima dik. Her an savaşa hazır.   Hiç bırakmıyor beni  sağ olsun. Oda giderse yaşayamam. Hayatla aramdaki ince bir bağ gibi. Hem kopmaya çok yakın. Hem de hiç kopmayacak  olan bir bağ.   Kimler bırakmadı ki, gitmedi ki ve geri gelmedi ki...Kalemim bırakmadı. "Yaz" dedi bana. Dağıt kelimelerini. Kokunu saç satırlara. Cümleleri bağır çağır boş kağıtlara. Oku yazılanları. Ve sen tamamla eksik kalanları.   Kalemim benim can damarım. Sanki var olma sebebim. Sanki Rabbim'de bana bunu vermiş.   Yolculuğa çıkmak gibi. Keşfetmek ve tanımak gibi. Anlamak yaşamın anlamını. Bilmiyorum ki. Bir sırrı bilmek gibi işte.   Ah bu hoyrat kalem nerelere götürdü beni. İçimdeki dehlizlere. Bilinmeyenlerime. B...

Hep Konuşan, Hiç Bilmeyendir...

    İnsanlar mı tuhaf hayat mı? İnsanlar mı zor hayat mı? Düşünceler mi kirli insanlar mı? Hayat mı kötü insanlar mı?   Şüphesiz "insan" derim. Hayatı, düşünceyi, oluşturan insandır çünkü.    Peki yaşamın gerçekliği mi ölümün gerçekliği mi?    Şüphesiz ölümün gerçekliği derim. İnsan tuhaf bir varlık. Hiç ölmeyecek gibi konuşuyor, yazıyor ve yaşıyor. Her şeyin ve ölümün hayırlısı olsun, insan hayatında.    Bakıyorum da insanlara kalıcı gibiler bu dünyada. Özellikle tam da kendi çağını yaşayanlar. Sanki geçmeyecek günleri. Sayılı nefeslerin, sayılı günlerin, kalp atışların sayılı; sayısız güvenin nedir kendine?    Herkes, her konuda konuşabiliyor. Bazen o kadar öfkeleniyorum ki cevap vermek istiyorum. Ama öfkeli cevap verirsem sadece kendimi haklı çıkartmak için konuşmuş olurum. Mühim olan ise doğrunun haklılığını ortaya koymaktır.    Mesela tarihimi çok seviyorum. Ama tarih üzerinden hiçbir zaman prim yapma...

KAYIP İLANIDIR…

   Kaç gündür diyete girmiş kalemim. Yazı diyetine. Bana kızdığından galiba. Bu ara böyle bana kızan çok. Kaç zaman oldu, çok bekledim kapısında. Ama o inatla yazmaya yeltenmedi. Dedim “Bak çok zayıflarsan daha yazamayız.”  hiç umursamadı beni. Hızlıca yüzüme çarptı defterlerin kapağını.   Bugün, bugün farklı bir şey oldu. Öleceğimi zannetti herhalde. Usulca elime vurdu. Ağlamak istedim ama ağlayamayacak kadar yorgun, gözyaşımı akıtamayacak kadar hissizdim.   Zor oldu kalemimi elime almam. Zor oldu kâğıdın başına oturmam. Çok zor oldu kayıp kelimelerimi bulmam. Zaten sınırlı sayıda olan dünya kelimeleri ile pek aram yok.   Velhasıl kelam geçenlerde yaşadığım kayıp olayını yazmaya niyetlendim. Tabi bu kayıp kelimelerle ne kadar yazılırsa o kadar yazmak istiyorum.   Ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum. Aciz bir hafızam var. Çoğu zamanda pek hatırlamaz zaten. Neyse ne zaman olduğunun bir önemi yok.   İşte bir gün yürüyorum. Kayıp ilan...

Koca Aptal

  İnsan bir döngü içinde yaşar. Gece-gündüze, kış-bahara, çocuk büyüğe, doğum-ölüme dönüşür. Yaprak toprağa karışır, tekrar yemyeşil açabilmek için. Bu döngüde geçer yaşamı insanın; ölümü unutup, zamanın farkına varmaması için.    Zaman avucumuzdan hızla akan kum taneleri gibidir. Ve çoğumuzun avucunu kapatıp, zamanı durduracak mecali yok. Geçip giden çocukluğumuzu kaybediyoruz. En güzel zamanlarımız geçmişin tozlu raflarına saklanıyor. En masum yanımızı kaybederken avcumuzu kapatmayı akıl edemiyoruz.    Akıl edemediğimiz başka şeylerde oluyor elbette. Mesela kötü insanların okuduğumuz hikayelerde, izlediğimiz televizyon programlarında var olduklarını sanıyoruz. Ama büyümek bize hiç uzakta olmadıklarını gösteriyor. Çocuk aklımızla bir şeylerin geçeceğine inanırken bazı şeylerin hiç geçmediğine şahit oluyoruz. Döngü bize öğretiyor; yaralanarak büyürsün, yaralarını saramadan ölürsün.    Aslında büyümek hepimizde aynı olmuyor. Bazılarımızın...