Güneşli bir gün yine, adın geçti. İçim yaz gibi kıpır kıpır oldu. Eylül aslında ama dünya üzerindeki en güzel baharı açtırdın sen.
Sağlığa da zararlı mısın ne, kalbim bana sorsa atmayacak diye korkuyorum. Öyle günler oluyor ki ellerimi başımın arasını alıp düşünüyorum, ne yapacağım seninle diye. Bazen tam manasıyla seni sevmediğime hükmediyorum, bazense senden başkasını sevemeyeceğime... Tüm dünyaya haykırmak gerektiğine inanıyorum seni ama ölüm gibi sessiz kalmam gerektiğine de inandığım oluyor. Küçük bir çocuğun ayak diretmesi gibi istiyorum seni. Bazende aklı başında bir insan gibi anlaşamayacağımızı bilip böylesi daha iyi diyorum. Aslında en çok "Ayağın takılsa kalbime düşsen..." diyorum.
Yalan yok, sevgilim! Günümün her anı seni düşünerek geçmiyor. Ama seni hiç düşünmediğim günüm oluyor desem de yalan olur.
Senin gerçekliğin siliyor aslında tüm yalanları. Benim yanımda olmamanın varlığını silmediği gibi.
Bizim semt küçük bilirsin. Her sokağa çıkışımda seni görme umuduyla çıkıyorum. Her adımın hedefinin sen olmasını diliyorum. Ama seni göremeden dönüyorum eve. İnsanlar onları görmek istediğimi sanıyor, bir tek seni arıyor aslında gözlerim. Bilmiyorum ki onları kandırmış durumuna düşer miyim? Ve yalnızlığım sensizlikle mutlu. Bende sensiz mutsuzum diyemem, mutlu olduğumda çok oluyor nankörlük edemem.
Biliyor musun? Fazla bir hayalim de yok "Biz"e dair. Sadece senin sevdiğini de bilmek yeter, fazlasını istemiyorum. Biliyorum ki her kavuşamayanın mutlu olamadığı gibi her kavuşan da mutlu olmuyor.
Ve biliyor musun? Ben bunları düşlerken senin haberin bile yok. Düşlerinde kim var haberim bile yok. Koca bir aptal gibi sevgimin varlığından habersiz yaşayıp gidiyorsun.
Kızıyorum sana en sonunda iyice kızıp kalbimden müstakil bir ev alıp oraya kilitleyeceğim seni. Ama sen iyi bir ev sahibi değilsin. Sahi sevgilim söylesene kaç müstakil evin var senin? Hangisinin gerçek sahibisin? Oysa ben, sen manzaralı o evde ömrümü tüketebilirim. Belki o zaman yaşanabilmiş bir hayatın ölümü ızdırap vermez bana.
Şimdi ise haberim yok gülüşlerinden. Kimin kulaklarını dolduruyor kahkahaların. Kıskandığım kelimelerini kimle tüketiyorsun, ben sana tüketirken sınırlı sayıdaki dünya kelimelerimi.
Ve sevgilim, evimin balkonunda denize bakarken yazıyorum seni. Denize çok benziyorsun. Çünkü bilirsin Karadeniz'e sevdalıdır buranın insanı.
Şimdi her şey tamam. Kalemin izlerini taşıyan defterim, kalemin kokusu, kağıdın kokusu her şey tamam. Tek eksik bozuyor ahengi, senin kokunun eksikliği...
Gecenin, gündüze karıştığı yerde beklerim seni...
Gecenin, gündüze karıştığı yerde beklerim seni...
"Yazılanların gerçek ben ve kişilerle alakası yoktur. Yazar öyle hissedip öyle yazmış. Tüm blog dünyası ve okuyanlara saygıyla duyurulur." 😊😊
(Böyle bir yazıya böyle bir açıklamayı da ancak ben yapardım herhalde 😂😂)
"Ayağın takılsa kalbime düşsen..." diyorum.Ne güzel. Aşkı anlayan zikreder zaten. Bayıldım bu ifadene.2-"Benim yanımda olmamanın varlığını silmediği gibi." Benim de...Silmediği gibi, çiziyor acıtıyor.3-"Oysa ben, sen manzaralı o evde ömrümü tüketebilirim." Iıh, ben asla öyle yapamam. Her ne kadar sadece sen ve kimseye dair yazmasan da aşkı çözmüşsün. Ama sevdiğimi görmeden asla :(((
YanıtlaSilÇok güzeldi kızım. Karadenizi görmedim, hep merak ederim. Kalemine sağlık Büşra. Ekleme butonunu göremedim ama sanırım koyunca bir yorum yazarsan atlar gelirim. Sevgiler kızım :)
Ne kadarda yazımı anlayan bir yorum olmuş. Teşekkür ederim Ece Abla. Evet hepimiz farklı düşünüyoruz aşka dair. Eminim çok seversin Karadeniz'i :)) "Aşkı Zikreden Yazar" yazıyor ya hemen orada ekleme butonu. Sevgilerimle... :)))
Silya o kadar güzel ki, herkes okusun istiyorum şuan :) konuk yazar nasıl olunuyor bilmiyorum; ama bunu benim sayfamda paylaşıp misafr olmak ister misin :)
YanıtlaSilUzun zaman oldu girmedim bloga ama bende bilmiyorum konuk yazar olmayı. Yorumunuz için çok teşekkür ederim çok mutlu oldum :)))
Silplatonik aşıkları dile getirdin Aşkı Zikreden Yazar. Öyle süslü içi boş kelimelerle değil, doludizgin her harfinde saklı anlamlarla dolu kelimeler var yazında.. Çok sevdim hele ki ilk paragraf!
YanıtlaSilKalemin şifa bulsun hep.. :)
Canım çok teşekkür ederim :)) Amin hepimizin kalemi şifa bulsun inşallah. Ama plotonik değilde "Söylenmemiş Aşk" diyelim :)) Aşık olmaya yüreğimiz varsa söylemeye de olur. Sevgilerimle :))))
Silçok tatlı bir yazı bu vallası :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Deeptone ama senin yorumların da ayrı güzel :))))
SilKalemine sağlık.
YanıtlaSilBlogunuzu takibe aldım banada beklerim.
Sevgiler
Mutlaka uğrayacağım blogunuza teşekkür ederim :))
SilNe kadar duyarlı bir anlatım olmuş,kaleminize sağlık.Bu arada bloğunuzu takibe aldım bana da beklerim :)
YanıtlaSilSağ olun eğer böyle bir intiba uyandırdıysa ne mutlu bana :))) Uğrayacağım tabi ki blogunuza :)))
SilÇok fazla tasvir yapmışsınız. Okurken insanı yoruyor ama hissedip yazmak önemli.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilNe güzel bir yazı... insan okurken bir an bocalıyor ve arasında buluyor kendini kelimelerin... Sonra sanki oraya aitmiş gibi toparlanıp gidemiyor, bir kere daha okuyor... En çok da "Ayağın takılsa kalbime düşsen" bedduasını sevdim, biraz masumiyet çokça aşk fısıldıyor yüreğimize, kalemine sağlık...
YanıtlaSilNasıl güzel bir yorum, çok teşekkür ederim. Bedduayı bile güzel yapmalı madem aşık yazıyor :))) Sevdiyseniz ne mutlu bana...
YanıtlaSil