Ana içeriğe atla

Küçük Kız


  Sabahın tatlı telaşı sarmıştı evlerini. Erken kalkmanın verdiği uykusuzluk gözlerinden okunuyordu. Okula gitmek için sabahları erken kalkmalıydılar. Sabahın ilk ışıkları aydınlatıyordu rutubetli evlerini. Evin uyanışı da artık tamamlanmıştı. 
  Evin annesi hazırlamaya başladı Küçük Kız ve ablasını. Küçük Kız uykusunu sevdiğinden "Eve gelince hemen uyuyacağım." diye düşündü. Tıpkı her sabah düşündüğü gibi. Ve her eve gelişinde uyumadığı gibi.
  Kahvaltı masasına geçtiler. Ama fazla bir şey yoktu masada. Ekmekten biraz tırtıklayıp kalktılar. Son hazırlıklarını da yapıp evden çıktılar. 
  Otobüsle gidip geliyorlardı okula, durağa geçtiler her zaman olduğu gibi. Mevsim sonbaharı andırıyordu, ilkbaharda olabilirdi aslında. Küçük Kız hırka giydiğinden böyle düşünüyordu. 
  Siyah okul ayakkabılarını da çok seviyordu. Okula başlayınca alınırdı çünkü ona yeni ayakkabı, yeni kıyafet. Sevgiyle bakıyordu ayakkabılarına. 
  Nasıl olduysa oldu, bir gün ayakkabısının yapışkanı koptu. Ailesi yenisini alamadı. Çok üzülmüştü Küçük Kız ama ailesine bir şey diyemeyecek kadar da büyüktü. 
  Ablası bir okul çıkışı yapıştırıcı aldığını,eve gidince ayakkabısını yapıştıracağını söyledi. Küçük Kız'ın küçük mutlulukları vardı ve mutlu oldu. Ona göre bu çok büyük bir mutluluktu. 
  Ertesi gün okula yapıştırılmış ayakkabısıyla gitti. O gün ona bu mutluluk yetiyordu. Okulda dikkatli oynuyor, ayakkabısını bir yere çarpmıyordu. Yoksa yine ayakkabısının yapışkanı kopabilirdi. 
  Eve dönerken ablasına çocuk masumluğuyla "Bu gün ayakkabımın yapışkanı yine koptu sandım. Sonra hiç bakmadım ayakkabıma. Kopmamıştır, dedim. Böyle düşünürsem kopmaz dedim.Sonra ne oldu biliyor musun? Gerçekten de kopmadı." diye neşeyle anlattı ablasına. Artık bir kaç yüzyıl için ablası bir kahraman olarak kalabilirdi. İşte her şeyiyle yeterliydi çocuk gözünde bir kahraman olabilmek için tek bir yapıştırıcı. 
  Sonra kalabalığa karıştılar ikisi birden. Ama Küçük Kızların hep büyük adımları oldu hayatta. Bir şey  yapacağınız, söyleyeceğiniz zaman düşünün karşınızdaki de sizde bir zamanlar küçük bir çocuktunuz.
   Aslında ne var biliyor musunuz? Hayatta bir ayakkabı yapıştırıcısı kadar işe yaramayan insanlar var. Bir Küçük Kız'ı mutlu etmek için bir yapıştırıcı kadar olamayanlar var. 
  İnsanlar hep kötülüğün sebebini aradı. Ya iyiliğin sebebi niye hiç aranmaz. Beyinler inceleniyor sürekli.  
  İncelemeye, araştırmaya başlamadan gülümseyip, sevmeye başlayın. 
  Küçük Kız'ları sevin hep. Sevilince daha güzeller. Farkında olun Küçük Kız'lar gelecek nesilleri yetiştirenlerdir. Bu nedenle "Küçük Kızlar"ı mutlu kılın. 
  Emin olun onlar mutlu oldukça, mutlu bir dünya var olacak...

Sevgiyle Kalın...        

Küçük Kızlar'a

"A.Z.Yazar"

Yorumlar

  1. Ah o çocuk heveslerimiz, küçük ama aslında büyük mutluluklar. Çocuklara hiç kusur bulmamak lazım iş büyüklerde, onlar hep yapıştırıcı gibi hayatta, biz nasıl bir örneğim diye kendimize iyice bakmalıyız. Sabah mesajı oldu bu yazınız, selamlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu soğuk havalara inat içimi sıcacık eden güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim...:)))

      Sil
  2. Biz de seviyoruz küçük kızları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En çok küçüklerimiz hakkediyor sevilmeyi zaten :)

      Sil
  3. Küçük kızlar o kadar sevgiye açık ve neşeli doğarlar ki, evin prensesi yapmak ailelerin elindedir. Ne güzel bir hikâye Büşra kızım. Sonra o mutlu kızlar, mutlu anne olana kadar belki biraz hırpalanırlar ama evde ona aşılanan güven ile aşarlar hepsini. Düşünçene, eline sağlık kızım. Sevgiyle öpüyorum seni :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Ece Abla :)) Yorumların benim için çok önemli inan ki. Hissedilir bir destek oluyor. Sevgilerimle :)))

      Sil
  4. Çok tatlııı. Devamı beklenmeye değer bir hikaye. Keşke hiç yorumunu katmasaydın sonunda. Diğer bölüm ne zaman? ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :)) Devamı yok, devam olur diye planlamadım. Ama tavsiyeniz için de teşekkür ederim, dikkate alacağım :)))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medya Kabadayıları, Klavye Delikanlıları (!)

  İnsanlar konuşmayı çok seven varlıklardır. Konuşma kabiliyeti insana verilmiş, haliyle insan da son harfine kadar kullanır bunu. Düşünen varlık olarak yaratılan insan düşünmez ama. Konuşmaya gelince heheeyy mangalda kül bırakmaz. Yani insan her zaman olduğu gibi burada da işine gelen kısmı alır, geri kalanını halı altına süpürme yapar.   Şimdi her yere de ulaşmıyor mu elleri, iyice yandık. Geçiyor klavyenin başına, hiç tanımadığı insanlara yağdırıyor. Bazen terbiyesizleşiyor ama yazmak hakkı. Konuşacak illâki sesli olmasa da, zehriyle yakacak birinin canını.   Öyle adamlık, hanımefendilik, sözüm ona delikanlılık sığındığın bilgisayar ekranının arkasından olmuyor. Yüreği olan, insan olan yapmaz bunu. Neymiş efendim o fotoğrafı atabiliyorsa, bu yazıyı yazabiliyorsa, böyle de yorumu hakkedermiş. Saygı çerçevesinde her yorum, eleştiri kabuldür. Buna lafımız yok. Hiçbir zaman olmadıda. Ama yazık size. Hiç var olmamış gibi yaşayıp, hiç var olmamış gibi öleceksiniz.   İnsanların t

KALEMİM

  KALEMİM   Hani bazen sen yazmak istemezsin. Kalem gelir defterin başına. Öyle bir gün işte. Gün geceye dönmekte.   Kalem dans etmeye başlıyor bu vakitlerde. Ben izliyorum dansını. Nasıl minnettarım kalemime. Atlı bir asker gibi daima dik. Her an savaşa hazır.   Hiç bırakmıyor beni  sağ olsun. Oda giderse yaşayamam. Hayatla aramdaki ince bir bağ gibi. Hem kopmaya çok yakın. Hem de hiç kopmayacak  olan bir bağ.   Kimler bırakmadı ki, gitmedi ki ve geri gelmedi ki...Kalemim bırakmadı. "Yaz" dedi bana. Dağıt kelimelerini. Kokunu saç satırlara. Cümleleri bağır çağır boş kağıtlara. Oku yazılanları. Ve sen tamamla eksik kalanları.   Kalemim benim can damarım. Sanki var olma sebebim. Sanki Rabbim'de bana bunu vermiş.   Yolculuğa çıkmak gibi. Keşfetmek ve tanımak gibi. Anlamak yaşamın anlamını. Bilmiyorum ki. Bir sırrı bilmek gibi işte.   Ah bu hoyrat kalem nerelere götürdü beni. İçimdeki dehlizlere. Bilinmeyenlerime. Bilsem sanki kaybolacaklarıma.   Kalem, kalem

KIR ZİNCİRLERİNİ

Kır Zincirlerini Kır zincirlerini bu kez, Fazla cesur olmasan da olur. Anı yaşa, Sonuç hüsran olsa ne olur.

Ölüm

  ÖLÜM   Ölüme gideceğiz hepimiz, Dudaklarda kahkahalarla, Belki gözyaşlarıyla, Ya da son umutla.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Kimimiz koşar adımla, Kimimizin ölüm yokken aklında, Ya da ansızın olacak bazılarımızda.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Genç yaşımızda, Yaşımızın geçtiği zamanlarda, Ya da yaşam sevincini taşırken her anımızda.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Kör bir kurşunla, Belki ölüm varken aklımızda, Ya da olmayacak intiharla.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Geride kalanlarla, Ne olursa olsun yaşanmışlıklarla, Ve olamadığımız mutluluklarla.   Bırakacağız hayatı acısıyla, tatlısıyla, ölüme gideceğiz hepimiz, Ne olursa olsun, acı bir vedayla...                                                                                                        "Aşkı Zikreden Yazar"   (Bir küçük çocuğa yazıldı bu satırlar. Hiç yokken aklında ölümüne sebep oldular. Ve nicelerinin. İnsan kendi türünden çektiğini çekmedi kimsel

Gece Kalpte

GECE KALPTE   Gündüze "İyi Geceler" oldu, O halde günaydın gece.   Gitmek ne zaman yüreğe vuruldu? Hoş geldin yabancı kalplere.   Sevmek nicedir insandan uzak, Okşamak sadece rüzgara kaldı.   Yalnızlık çoktur bizimle, Kalabalıklar çok sahte şimdilerde.   Gündüze "İyi Geceler" oldu, O halde günaydın gece.   Gündüz mutluların kalbinde, Biz ise kalbe giydirdik gece.   Yağmur ıslatmıyor artık, Sahi, en son ne zaman sırılsıklamdık.   Gözler görmekten uzakta kaldı, Dinlemek yoruyor artık aklı.   Sorma, sorsan herkes haklı, Kalp paramparça, kan içinde, İçinde acı, içinde gece saklı.   Şair diyor ya zaten; Gündüze "İyi Geceler" oldu, O halde günaydın gecem, Günaydın, bu senin de gecen...                                            "Aşkı Zikreden Yazar"   (Hayat bazen geceye günaydın demeni ister. Zaten sadece gündüzleri denilecek diye zorunluluk yoktur. Bize böyle öğretti