Ana içeriğe atla

Fısıltı Mektuplar 1


   Bilinmeyen Yazar'dan Zamana Fısıldanan Mektup
 
  Ben aslına çok bahsetmem kendimden."Ben" demeyi de çok sevmem aslında.Sanki bu kelime öldürüyor asıl beni.
  Zor birisiyim.Aşılacak sarp kayalarım çokça.Kendimi anlayamıyorum çoğu zaman, tutupta diğerlerini nasıl anlayayım ki.Tam diyorum  çıktım düzlüğe, aştım yokuşları.Tam kaldırıp kafamı soluğumu vereceğim.İnsanlar bende yeni yokuşlar oluşturuyor.
  Yoruldum ben, kendimden en çokta.Fazla anlam yükledim insanlara.Oysaki anlamsızmış çoğu.Belki de, en doğrusu ben yanlış kişilerde aradım dostluğu.İstedim ki kısa zamanda paylaşayım: aşımı, acımı, mutluluğumu.Ama değilmiş böyle.İnsan zamanla pişermiş meğerse.Bilemedim.
  Tuhafım, değişim, uyumsuzum aslında.İnsanların "A" dediği çoğunlukta bende "B" olur.Ve neden "B" olduğunu güzelce anlatırım.Ne kadar akla yatsada "B" genellikle aykırı olur ve kabul edilmez.Tıpkı benim gibi kabul görmez.Böyleyim işte.Aslında değilim hiçbiri.Ben aslında öylesine, kendince, hayattan herkes gibi geçen yazar bir kişi.
  Kimseye suç bulmuyorum artık.Artık farkındayım kendimin.Fazlaca farklıyım ben.Bundan sebep yalnızlığım.Kırılmıyorum da artık kimseye, alıştık yalnızlığımla birbirimize.İnsanlar alışmamış fazla değer verilmesine.Ben herkese olduğundan fazla değer verdim, kendimden bile fazla.Burada denklemi yanlış kurmuşum işte.Zaten matematiğimde iyi değildir ki.
  Ne çok ben dedim değil mi?Çok demem aslında.Ben demek kalbi öldürür.Ben çok kişiye "Sen" dedim, ben böyle dedikçe onlarda "Hep Ben" dedi.Burada kırıldım.İşte benim kalbimi öldüren bu oldu.Öldü bu kalp ve izin veren ben oldum.Ne garip değil mi?Farklı olduğumu söylemiştim zaten.Kendimden çok bahsetmem ama yazmak istedim öylece.Bir gün sorulursa "Kimmiş bu?" diye.Bu yazı cevap olsun o kişilere.
  "Kendini anlatan yazar olur mu?" da demeyin şimdi.Anlayanı pek nadir olur benim gibilerin.Kalbi de ısssız olur.Terk edilmiş viran bir şehir gibi, harabe bir ev gibi olur.
  Belki de okursunuz "Ne de tuhafmış" demeyin.Ya da söyleyin.Duymadığımız kelimeler değil hani.Yazmak istedim işte.Kimseye de demedim anlayın beni diye.Ben de böyleyim.Ama sizde yazın kendinizi iyi geliyor.
  Ve kalbinizi sıkı örtün.Kışın ayazı öldürmez de insanın ayazı öldürür, öldürmese de süründürür.Koruyun kalbinizi hassastır.Kimse sevmese de sizi, siz sevin kendinizi...
                                                                                  
                                                                                                          "Bilinmeyen Yazar'dan Fısıltı"
 
 
(Bir mektup eser bilinmeyen zamanlardan.Tıklatır camınızı.Ve fısıldar "Yaz beni" diye.Rüzgar fısıldadı, kalem boyun eğdi.Elçiye zeval olmaz.Ben de kalemi dinledim, yazdım bilinmeyen yazarın kalbini...)
                           
                                                                                                           "Aşkı Zikreden Yazar"
 
 


Yorumlar

  1. Yanıtlar
    1. Beğenmenize çoookkk sevindim.Sağolun...:):):)

      Sil
  2. Biraz farklı olunca yalnızlık kaçınılmaz oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle yalnızlık kaçınılmaz oluyor...

      Sil
  3. Ne güzel anlatmışsın öyle sonu çok güzel di bayıldım Yüreğine kalemine sağlık Sevgiler ...

    .Kışın ayazı öldürmez de insanın ayazı öldürür, öldürmese de süründürür.Koruyun kalbinizi hassastır.Kimse sevmese de sizi, siz sevin kendinizi.. çok doğru ve çok anlamlı bir cümle olmuş ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çookkk teşekkür ederim. Mutlu ettiniz beni. Sizin mutluluklarınız da olsun daimi...:))))

      Sil
  4. Kalbi de ıssız olur.Terk edilmiş viran bir şehir gibi, harabe bir ev gibi olur.

    Kendini anlatamayanlara gelsin o halde. Kalemine fısıldayan rüzgara teşekkürler :) Hoş cümlelerle buluştuk..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim güzel yürekli insan...Hoş cümlelerde buluştuysak ne mutlu bana :))))

      Sil
  5. heeeyt yaa işte yime yazmaya başladııın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Deeptone...
      Güzel yorumun için inşallah Allah'ın izniyle devamı gelecek...:)))

      Sil
  6. Kimse sevmese de siz sevin kendinizi :)Çok doğru :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) evet sevelim kendimizi. İnsanlar artık sevgi konusunda da cimri...

      Sil
  7. Her şeyi sevmekten vazgeçerim kendimi sevmekten asla. Kalemine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel demişsiniz insan kendini sevmekten vazgeçmemeli...
      Teşekkür edrim:))

      Sil
  8. Aynı ben ne bi eksik ne bi fazla tek hatamız karşıdakini kendimizden fazla değer verip sevmekti.oysaki bir tanane daha yokuz kendimizden BILINMEYEN YAZARA SELAM OLSUN

    YanıtlaSil
  9. kalemine sağlık çok güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim beğenmenize sevindim. :)) Sevgilerimle...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medya Kabadayıları, Klavye Delikanlıları (!)

  İnsanlar konuşmayı çok seven varlıklardır. Konuşma kabiliyeti insana verilmiş, haliyle insan da son harfine kadar kullanır bunu. Düşünen varlık olarak yaratılan insan düşünmez ama. Konuşmaya gelince heheeyy mangalda kül bırakmaz. Yani insan her zaman olduğu gibi burada da işine gelen kısmı alır, geri kalanını halı altına süpürme yapar.   Şimdi her yere de ulaşmıyor mu elleri, iyice yandık. Geçiyor klavyenin başına, hiç tanımadığı insanlara yağdırıyor. Bazen terbiyesizleşiyor ama yazmak hakkı. Konuşacak illâki sesli olmasa da, zehriyle yakacak birinin canını.   Öyle adamlık, hanımefendilik, sözüm ona delikanlılık sığındığın bilgisayar ekranının arkasından olmuyor. Yüreği olan, insan olan yapmaz bunu. Neymiş efendim o fotoğrafı atabiliyorsa, bu yazıyı yazabiliyorsa, böyle de yorumu hakkedermiş. Saygı çerçevesinde her yorum, eleştiri kabuldür. Buna lafımız yok. Hiçbir zaman olmadıda. Ama yazık size. Hiç var olmamış gibi yaşayıp, hiç var olmamış gibi ölece...

KALEMİM

  KALEMİM   Hani bazen sen yazmak istemezsin. Kalem gelir defterin başına. Öyle bir gün işte. Gün geceye dönmekte.   Kalem dans etmeye başlıyor bu vakitlerde. Ben izliyorum dansını. Nasıl minnettarım kalemime. Atlı bir asker gibi daima dik. Her an savaşa hazır.   Hiç bırakmıyor beni  sağ olsun. Oda giderse yaşayamam. Hayatla aramdaki ince bir bağ gibi. Hem kopmaya çok yakın. Hem de hiç kopmayacak  olan bir bağ.   Kimler bırakmadı ki, gitmedi ki ve geri gelmedi ki...Kalemim bırakmadı. "Yaz" dedi bana. Dağıt kelimelerini. Kokunu saç satırlara. Cümleleri bağır çağır boş kağıtlara. Oku yazılanları. Ve sen tamamla eksik kalanları.   Kalemim benim can damarım. Sanki var olma sebebim. Sanki Rabbim'de bana bunu vermiş.   Yolculuğa çıkmak gibi. Keşfetmek ve tanımak gibi. Anlamak yaşamın anlamını. Bilmiyorum ki. Bir sırrı bilmek gibi işte.   Ah bu hoyrat kalem nerelere götürdü beni. İçimdeki dehlizlere. Bilinmeyenlerime. B...

Hep Konuşan, Hiç Bilmeyendir...

    İnsanlar mı tuhaf hayat mı? İnsanlar mı zor hayat mı? Düşünceler mi kirli insanlar mı? Hayat mı kötü insanlar mı?   Şüphesiz "insan" derim. Hayatı, düşünceyi, oluşturan insandır çünkü.    Peki yaşamın gerçekliği mi ölümün gerçekliği mi?    Şüphesiz ölümün gerçekliği derim. İnsan tuhaf bir varlık. Hiç ölmeyecek gibi konuşuyor, yazıyor ve yaşıyor. Her şeyin ve ölümün hayırlısı olsun, insan hayatında.    Bakıyorum da insanlara kalıcı gibiler bu dünyada. Özellikle tam da kendi çağını yaşayanlar. Sanki geçmeyecek günleri. Sayılı nefeslerin, sayılı günlerin, kalp atışların sayılı; sayısız güvenin nedir kendine?    Herkes, her konuda konuşabiliyor. Bazen o kadar öfkeleniyorum ki cevap vermek istiyorum. Ama öfkeli cevap verirsem sadece kendimi haklı çıkartmak için konuşmuş olurum. Mühim olan ise doğrunun haklılığını ortaya koymaktır.    Mesela tarihimi çok seviyorum. Ama tarih üzerinden hiçbir zaman prim yapma...

Koca Aptal

  İnsan bir döngü içinde yaşar. Gece-gündüze, kış-bahara, çocuk büyüğe, doğum-ölüme dönüşür. Yaprak toprağa karışır, tekrar yemyeşil açabilmek için. Bu döngüde geçer yaşamı insanın; ölümü unutup, zamanın farkına varmaması için.    Zaman avucumuzdan hızla akan kum taneleri gibidir. Ve çoğumuzun avucunu kapatıp, zamanı durduracak mecali yok. Geçip giden çocukluğumuzu kaybediyoruz. En güzel zamanlarımız geçmişin tozlu raflarına saklanıyor. En masum yanımızı kaybederken avcumuzu kapatmayı akıl edemiyoruz.    Akıl edemediğimiz başka şeylerde oluyor elbette. Mesela kötü insanların okuduğumuz hikayelerde, izlediğimiz televizyon programlarında var olduklarını sanıyoruz. Ama büyümek bize hiç uzakta olmadıklarını gösteriyor. Çocuk aklımızla bir şeylerin geçeceğine inanırken bazı şeylerin hiç geçmediğine şahit oluyoruz. Döngü bize öğretiyor; yaralanarak büyürsün, yaralarını saramadan ölürsün.    Aslında büyümek hepimizde aynı olmuyor. Bazılarımızın...

KAYIP İLANIDIR…

   Kaç gündür diyete girmiş kalemim. Yazı diyetine. Bana kızdığından galiba. Bu ara böyle bana kızan çok. Kaç zaman oldu, çok bekledim kapısında. Ama o inatla yazmaya yeltenmedi. Dedim “Bak çok zayıflarsan daha yazamayız.”  hiç umursamadı beni. Hızlıca yüzüme çarptı defterlerin kapağını.   Bugün, bugün farklı bir şey oldu. Öleceğimi zannetti herhalde. Usulca elime vurdu. Ağlamak istedim ama ağlayamayacak kadar yorgun, gözyaşımı akıtamayacak kadar hissizdim.   Zor oldu kalemimi elime almam. Zor oldu kâğıdın başına oturmam. Çok zor oldu kayıp kelimelerimi bulmam. Zaten sınırlı sayıda olan dünya kelimeleri ile pek aram yok.   Velhasıl kelam geçenlerde yaşadığım kayıp olayını yazmaya niyetlendim. Tabi bu kayıp kelimelerle ne kadar yazılırsa o kadar yazmak istiyorum.   Ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum. Aciz bir hafızam var. Çoğu zamanda pek hatırlamaz zaten. Neyse ne zaman olduğunun bir önemi yok.   İşte bir gün yürüyorum. Kayıp ilan...